DÜZİÇİ İLÇESİNİ TANIYALIM
thank you düziçim.com
İLÇENİN COĞRAFİ KONUMU
Osmaniye iline yaklaşık 30 km uzaklığında bulunan, Düziçi 46.090 km2 yüzölçümüne sahiptir. Deniz seviyesinden yüksekliği 350-400 metre arasında değişen ilçemiz, Çukurova’nın doğusunda Amanos Dağlarının batı yamacında kurulmuştur. Doğusunda Bahçe ilçesi, Kuzeydoğusunda Andırın, Kuzeybatısında Kadirli, Güneyinde Osmaniye kuzeyinde de Aslantaş ve Berke Barajı ile sınırlıdır.İlçenin yeryüzü şekilleri kabaca iki kısma ayrılabilir. Birinci kısımda Düldül Dağı ve eteklerinin oluşturduğu engebeli arazi ikinci kısımda ise, yaklaşık 10.500 hektarlık Düziçi ovası bulunur. Yerleşim alanları daha çok ovada ve Düldül Dağı eteklerinde yer alır.İlçenin ismi arazinin şeklinden gelir.”düzlüğün içi” anlamındadır.
DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ VE İKLİMİ
İlçede tarım ve hayvancılık ön plandadır. Bunun yanında ticaret ve sanayi sektörleri de son zamanlarda hızlı bir şekilde gelişmektedir. İlçede Amanos yem fabrikası üretime geçmiştir. Zeytinyağı fabrikasının da temeli atılmıştır. Kısa bir zaman içerisinde üretime geçecektir.Modern tarım yöntemleri kullanılan ilçede kültür arazileri toplam toprakların %42’sini oluşturmaktadır. Toplam tarım alanı 200.000 hektar. Tarla ziraat alanı: 188.650, Sebze alanı: 2410, Meyve alanı:840, Narenciye alanı:770, Zeytin alanı:3700, Bağ alanı:171, Çayır mera alanı:4300 Hk.2005 yılında en çok ekilen ürünlerin başında buğday gelmektedir. Ekiliş miktarına göre: Buğday;175.000 dekar, Arpa; 650, yulaf; 200, 11.ürün mısır; 25.000, birinci ürün yer fıstığı; 2000, 11.ürün yer fıstığı; 1000, Pamuk susuz;2000, tütün;800, ay çiçeği; 100, fiğ :200 dekara ekilmektedir.Hayvancılık: Bölgede hayvancılık tarımdan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Hayvancılık mera ve besi hayvancılığı şeklinde olup her ikisi de uygulanmaktadır.Aileler daha ziyade günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için hayvan yetiştirirken, son yıllarda çok sayıda aile, besiciliğe ve sütçülüğe yönelmişlerdir.Ayrıca ilçede arıcılık da oldukça gelişmiştir.
DÜZİÇİ’NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI
Gazetemiz köşe yazarlarından Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Düziçi Meslek Yüksekokulu Öğr.Gör.Dr.Selahattin BEYAZ Radyomuz Düziçi FM 'i ziyaret ettiği bir sırada Düziçi’nin Sosyal ve Kültürel Yapısıhakkında konuşurken bakın bizlere nelerden
bahsetti.
İlçe kalabalık ailelerin yaşadığı, bir sosyal yapıya sahiptir. Ancak günümüzde geleneksel aile tipi önemini kaybetmiş çekirdek aile yapısına dönüşmeye başlamıştır. Doğum kontrol yöntemleri yeterince gelişmemiş olduğundan aileye düşen çocuk sayısı oldukça fazladırİlçede geleneklere, örf ve adetlere oldukça bağlı saygılı bir tutum hakimdir. Zaman, zaman sosyal yaşamlarında akrabalık ilişkilerinin ön planda olduğu görülür. Genellikle düğünlerde, genel ve yerel seçimlerde akrabalık ilişkileri ön plana çıkar.Dostluk ve yardımlaşma bir türlü imece düğünlerde ve afete uğrayan ailelerde ortaklaşa yardımın en iyisini yaparlar.Bazı köyler hala kalın (başlık) parasına boyun eğerken, sünnet olayında kirvelik yaşar. Evlilikler genellikle görücü usulüyle yapılır.Düğünlerde sağdıçlık, aptal ağası, okuntu, özengilik parası, kapı parası, kına ve kına çerezi yol kesme, bey parası gibi gelenekler sürdürülür.İnsanlar genellikle birbirlerine Emmi (amca), Bibi (hala), Ebe (nine), Ağa (baba veya ağabey) gibi unvanlarla hitap ederler. İlçe sakinleri ilişkilerinde birbirlerine karşı oldukça saygılıdırlar.Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı üniversite öğrencilerine ve vatandaşlara ( tedavi, ilaç, gıda, yakacak, giyecek ve para ) yardımlar yapmaktadır.İlçenin Genel Nüfus Durumu: 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 84.964 kişi olup, bunun 39.097’si ilçe merkezinde, 27.068’i beldelerde, 18.799’u ise köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu (Km2’ başına kişi) ortalama 164 kişi düşmektedir.
İLÇENİN TARİHÇESİ
İlçenin ilk yerleşiminin 8. yüzyıla dayandığı sanılmaktadır. Karatepe kazılarında bulunan kalıntılar, ilçenin Hititler döneminde yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. İlçede Roma İmparatorluğun kültürüne ait eserlere sıkça rastlanılmaktadır.Bölge birçok severlere ve göçlere sahne olmuştur. İlçeye yapılan seferin ilki Büyük İskender’in Asya seferidir. İlçe bu seferden etkilenmiştir. Birinci ve üçüncü. Haçlı seferleri sırasında, bölge kısa süreli olarak Haçlıların elinde kalmıştır. İlçeye bilinen göçler ise Anadolu Selçuklu Hükümdarı 1. Alaaddin Keykubat zamanında başlamış. Oğuz boylarından Avşar, Çuvaldur, Peçenek, Kızıl, Karkın gibi boylar gelerek, bölgeyi yurt edinmişlerdir.Bugünkü Haruniye yeni ismiyle Düziçi ilçesi Abbasi Halifesi Harun Reşitin uç beyi olan Faraç Bey tarafından kurulmuştur. Faraç Bey 699 yılında, bugünkü Kurtbeyoğlu mahallesinde Harun Reşıt Kalesini yaptırmış yörenin adı da bu kaleden dolyı Haruniye adını almıştır.İlçe Yavuz Sultan Selim’in Mısır’a yaptığı sefer sırasında Osmanlı topraklarına katılmış olup, 1. Dünya savaşında Fransızların İşgaline uğramıştır. Fransız askerleri bölgeye getirdiği Ermenileri kullanarak halka işkence ve katliam yaptırmıştır. Yerli halk çeteler kurarak savaşmış ortak mücadele sonucunda 28 Mart 1920’de hürriyetine kavuşmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1954 yılında hacılar, 1957 yılında ise Haruniye belediye olmuştur. İlçede iki belediye uzun süre ayrı, ayrı hizmet etmiştir. 29.11.1983 tarihinde her iki belediye birleşerek Düziçi adını almıştır. İlçede 4 Belde 24 köy bulunmaktadır.İlçede Bulunan Tarihi ve Turistik Eserler: Düziçi birçok höyük, mezar kalıntısı, eski para, heykelleri ile açık hava müzesini andırmaktadır. Ne var ki eserlerin çoğu henüz bilimsel bir gözle ele alınmamış, araştırmayı beklemektedir. Halk bu eserlerin kıymetini bilemediği için korunması da zor olmaktadır.
Bazı tarihi eserler şunlar:
HARUN REŞİT KALESİ
Bilindiği kadarıyla 699 yılında Abbasi halifesi Harun-ur Resid tarafından yapılmıştır. Ancak kalenin inşaatı Halife Muhammed El Mehdi zamanında başlamıştır. Yine bilindiği kadar Halife Harun Resid'in bölge valisi Huzeyme Bin Hazim, Halife adına altın ve gümüş paralar bastırmıştır. Kalenin tam olarak tamamlanması Harun Resit'in bölgeye komutan olarak gönderdiği Faraç bey tarafından sağlanmıştır. Bu sırada ortaya çıkan Bizans-Abbasi sinir çatışmalarında önemli bir us görev alan kale, İlçemizin kuzeydoğusunda kurtbeyoglu mahallesi içinde bulunmaktadır. 960'da Bizanslılara geçen kale daha sonra Şeyh Al Davla tarafından alınarak tekrar eski sekli ile Abbasi hizmetine sunulmuştur. Kale ile ilgili söylentiler içinde en önemlisi kaleden başlayarak Harap mevkiine kadar suren yeraltı tünelidir. Söylentiye göre bu tünel insanin rahatça hareket edilebileceği boyuttadır ve kalenin aşağıyla her turlu ilişkisini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Bugün kale harabe görünümündedir ve sözü edilen tünel kapanmıştır.
ALMAN KONAĞI
1902 Yılında Anadolu – Bağdat demiryoluna 9 km. uzaklıkta, Almanya imparatorluğu tarafından demiryolu yapımı sırasında inşa edilmiştir.
Alman misyoner örgütlerince okul olarak kullanılmıştır. 1.Dünya savaşı sırasında ya da daha sonra kapatıldığı anlatılır. Bir rivayete göre; burada iki tane Akman doktor ve Hemşire olduğu söylenir. Bunların o zamanlar köylere gidip halı ve kilim dağıttığı, insanları tedavi ettiği söylenir. Köyleri gezen bu hemşirelere de halk tarafından Alaman kızları lakabı takıldığı anlatılır. Bu kadınların burada misyonerlik faaliyetlerinde bu şekilde yürüttüğü sanılmaktadır. Hatta bu kadınlar bazı kimsesiz insanları da yanlarına alarak onlara bakmıştır. Yine anlatılan bir rivayete göre buraya tedavi olmaya gelen bir bey, bu Alaman kızların himayesine alarak bakımını üslendiği kimsesiz bir kıza âşık olur o’nu orada görüp beğenir. Sonrada gelip bu kişiyi Alaman konağında bulunan bu kişilerden ister ve bu kızla evlenir. Daha sonra ise, buradaki misyoner kadınlar tarafından kendilerine postacılık eden, dış hizmetlerini gören Bahçeli Mehmet’e bu koca harap bina bağışlanır ve tapusu Bahçeli Mehmet’e verilir. Bahçeli Mehmet bu koca harap binayı ne yapacağına bir türlü karar veremez. Dönemin Bahçe kaymakamı Milli Eğitim Bakanının bilgileri ve tavsiyeleri ile bu binayı çok uygun bir fiyata Bahçeli Mehmet’ten satın alır. Bir başka rivayete göre; Osmanlı Devletinin paylaşılması sırasında Aralık 1918 de bu bina Fransızların eline geçer ve “Komut Merkezi” olarak kullanılır. Daha sonra 1920 yılından 1959 yılına kadar “Kurtlar” ilkokulu olarak kullanılır. 1940 yılında da “Düziçi Köy Enstitüsü” bu konakta eğitim – öğretime başlamıştır. Haruniye Bucak Müdürlüğünce de memur ve öğretmenler için lojman olarak ta kullanılır.Alman konağı binası, 3- 4 katlı olup,35 odadan oluştuğu sanılmaktadır. Yanında da o dönemde yapılmış olan kubbeli bir hamam bulunmaktadır.
TARİHİ KÖPRÜ
Haruniye’nin 4 km. Kuzeyinde Sabun Çayı üzerinde Osmanlılardan kaldığı sanılan tarihi bir köprü bulunmaktadır. Köprünün genişliği 6 metre, uzunluğu ise 30 metre civarındadır. Bozulması nedeniyle zaman, zaman onarım çalışmaları yapılmıştır. Şu anda köprü Haruniye Kaplıcaları ile ilçe arasındaki asfalt yolun önemli bir geçiş noktasıdır.
HARAP MEVKİİ
Hacılar kasabasının merkezinde kurulduğu varsayılan bir yer altı şehridir. Halk arasında yer altı kalesi olarak anılmaktadır. Karatepe ile benzer bir tarihsel gelişmenin var olabileceği olasılığı üzerinde durulmaktadır. İçinde odaların bulunduğu mağaraların varlığı Karatepe ile aynı doğrultuda. Ancak şu ana kadar hiçbir bilimsel araştırma yapılmamıştır. Bu gün üzerinde bir mahalle kurulmuştur.Kurtlar kalesinde başlayan tünelin burada bittiği görüşü oldukça yaygındır.
ÇERÇİOĞLU KÖYÜ KALINTILARI
Domuz tepe denilen mevkii de Geç Hitit dönemine ait eserler bulunmaktadır. Eserler Karatepe Açık Hava Müzesi tarafından korunmaya alınmıştır.
YAZLAMAZLI KÖYÜ KALINTILARI
Yazlamazlı Köyü yakınlarında bulunan kilise araştırma yapılmak için korunmaya alınmıştır. Yazlamazlı Köyü’nde birçok tarihi eserlerin bazıları köylülerin elinde önemsenmeyerek kırılmıştır.
DÜZİÇİ’NİN KÖKLERİ
Tecirli aşireti, Cerit aşireti, Farsah aşireti, Fettahoğulları aşireti ( Karakeçli aşiretinin Ağcabey soyu). Balkanlardan (Kırcaeli, Ruscuk), Pınarbaşı avşarları, Kahramanmaraş (Dağ köylerinden Elbistan Kabaağaç köyünden cuma uşağı), Andıran, Gaziantep, Islahiye
Anadolu insan gel- gitleriyel dolu. Tarih boyunca hep insan seli gelmiş,gitmiş. Bazıları kalmış. ÖzellikleOsmanlı döneminde Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu bir bütünken Anadolu insanlara ORTA YURT- ANA YURT olmuştur. Burada; sosyal ve siyasi çalkantılar insanları Anadoluya sığınmaya mecbur bırakmıştır. Osmanlı - Rus ve Bulgar savaşından sonra milyonlarca Balkan Türk'ü Anadolu' da soluk almıştır. Dün giden atlıların, akıncıların torunları tekrar Anadolu' ya asıl yurtlarına dönmüştür. Duğu da Osmanlı - Rus savaşından sonra yine Anadolu'nun içlerine göç başlamıştır. Birinci cihan savaşından sonra Ortadoğu' dan Anadolu' ya göçler başlamıştır. Cenab-ı Allah Anadolu' muzu biz Türklere ebediyyen mamur bir yurt etsin. Burası bizim ebedi ocağımız olsun.
Düziçi Anadolu' dan şirin, küçük bir parça. İnsan yapısı olrak değişik yerlerden göç almıştır.Değişik Türk boyları, aşiretleri dağlar ve nehirler arasındaki bu güzel ovaya yerleşmişlerdir. Bu şirin beldenin güzel insanları nerelerden gelmiş buralara yerlemişler genel hatlarıyla görelim. İlçenin en eski yerleşik ahalisi aşiretleri 1860' lı yıllarında Cevdet Paşa, tüm Osmanlı beldelerini dolaştığı gibi bu yöreleri de gezmiş, gezip gördüklerini TEZAKİR isimli eserinde toplamıştır. Cevdet Paşa' nın TEZAKİR' inde anlattığına göre şimdiki Düziçi havalisinde (Bulanık Bahçe ilçesinin Haruniye kesiminde) TECİRLİ, FARSAH ve CERİT aşiretleri yaşamaktadır.
Tecirli aşiretlerinden geniş bilgi veren Cevdet Paş'nın aşiret ile ilgili tespitlerinin bir bölümünü aktaralım.
Bulanık (Bahçe ilçesi) ilçesinin Haruniye nam bölgesinde yaşayan aşiretlerin en büyüğü TECİRLİ aşiretidir. Tecirli kethüdalarından kara kethüda nam reisleri vardı. Aşiret kışın bir ormanlık bölgede kışlardı.
Cevdet Paşa aşiretin reisleri ve sosyal yapısı ile ilgili şu notudüşmüştür. "Aşiretin boy beyisiSüleyman Ağa dır. Tecirli aşiretinde kadınların kocalarını boşamakta adettendir. Şöyle ki kadın kocasına ben ondan Mahzuz değilim diye haber gönderdiğinde kocasını boşamış sayılırdı." 19' cu asrın ortalarında bu bölgelerde yaşayan Türk aşireti FARSAHLAR' dır. TEZAKİR ' de Cevdet Paşa FARSAHLAR hakkında şu bilgiyi vermiştir. "Düldül dağı uzaktan sivri ve yüksek bir dağ gibi görünür. Halbu ki ikiye bölünüp, cahan nehri geçmektedir. Bu dağda birtakım FARSAHLAR yaşamaktadır. Başkan Aşair (Aşiretler) buraya yerleşemezler. FARSAHLAR Kkaruz ekerler. Keçi beslerler." Cevdet Paşa o dönem FARSAHLAR ile ilgili özel bilgiler vermektedir.
Bu bölgede yaşayan diger Türk aşireti CERİT' lerdir. Cevdet Paşa sakin yaşayan bu aşiret ile ilgili bilgiyi az vermiştir.
Düziçi’ nin yerleşiklerinden diğer bir Türk aşireti de FETTAHOĞULARI’ dır. FETTAHOĞULARI KARAKEÇİLİ aşiretinin AĞCABEY soyundan gelmiştir. Aşiret üç kardeş olarak Anadolu’ya gelmiş. Vana, Malatya, Adıyaman (Helete), bölgesine yerleşmiş. Aşiretin bir bölümü Karadeniz’e göç etmiş. Bir kısmı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kalmış. Ağabey soyundan gelenlerde Osmaniye, Hasanbeyli ve Düziçi’ne (Haruniye) yerleşmiştir.
Düziçi Ortadoğu’ dan başka Balkanlardan da göç almıştır. Bir zaman Anadolu’ dan Balkanları Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak için giden akıncıların torunları oraları kayıp ettikten sonra tekrar Anayurda göçe başlamıştır. Düziçi’ne ilk kafile kaçarak yirmi Hanç olarak Bulgaristan’ ın Kırcali bölgesinden 1938 yılında gelmiştir. İkinci grup göçmenler 1951 yılında gelmiştir. 25 hane olarak gelen göçmen kafilesi yine Bulgaristan’ın Ruscuk şehrinin Kütüklü köyünden gelmiştir. Devletimiz göçmen kardeşlerimize kişi başına üçer tarla vermiştir. Bulgaristan’da çiftçilik ve inşaat ustalığı yapan göçmenler Düziçi’ne geldikten sonra devam ettiler. 1960’ lı yıllarda yaşayan Düziçi insanı göçmenlerin kendine özgü güzelliği ve sesi olan arabalarını hiç unutmaz. İnsanlar, sabah namazından sonra tarlaya giden göçmenlerin arabalarının sesleriyle uyanırdı. O dönemde; kiremitli evlerimizi, çatılarımız yapan ustalar da göçmenlerdi.
Düziçi peyderpey, az da olsa başka illerden, yörelerden göç almıştır. Bunları ana başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz. Kayseri’nin Pınarbaşı ve Sarız Avşarlarından bir bölüm, Gökçayır, Kurtlar, Alibozlu köylerine yerleşmiştir. Özellikle Kayseri’nin Köşgerli köyünden göçen Avşar Türkleri hala akrabalarına gelir giderler.
Düziçi değişik bölgelerden Kahramanmaraş’tan göç almıştır. Maraş’ın dağ köylerinden, Elbistan’ın Kabaağaç köyünden Cumalar uşağı Düziçi’ne göçen guruplardır. Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinden 1960’ lı yılların sonlarına doğru Düziçi’ne çok miktarda insan göç etmiştir. Kısacası Düziçi küçük bir Anadolu. Balkanlar’dan, Ortadoğu’dan Anadolu’ nun değişik yörelerinden insanlar yerleşmiş. Değişik Türk gurupları Düziçi’ni meydana getirmiş. Çok geniş coğrafyadan gelen Türkler, kültür zenginliği oluşturmuşlar. Değişik gelenek, görenek, adetler birleşmiş zenginlik ortaya çıkmış. Düğün kültüründeki kına geceleri, sin sin halayları, aynı yerde yaşatılan geniş bir coğrafyanın ürünüdür. Çiğ köftesinden içli köftesine, tirşiğine, bayram kömbesine, yemek kültürünü değişik yörelerin meydana getirdiği zenginlikti. Düziçi’nde Kafkaslardan, Ortadoğu’dan, Anadolu’nun değişik yörelerinden izler vardır.
İyi bir araştırma yapılırsa, Düziçi büyük bir coğrafyanın kültür sentezidir, özüdür. Bu bölgede yaşayan insanlar bu değerlerine bağlı, asli özelliklerini kaybetmemiş insanlardır. Kısacası Düziçi Türk Anadolu’dur
DİLİMİZDEN
Bodiç: Sürahi
Gavurğaç: Mısır Patlatması
Püsük: Kedi
Çomça: Tahtadan yapılmış büyük yemek kaşığı
Teker: Bisiklet
Yelek: Gömlek
Tellik: Şapka
İskembe: Tahtadan yapılmış oturak
Horanta: Çocuklar
Tusturuk: Balon
Peşkir: Havlu
Depik: Tekme
Cücük: Civciv
Beyğir At
Helke: Kova
Zumzuk: Yumruk
Kendir: Kalın ip
Tummak: Dalmak, Batmak
Gara: Kara
Kızğın: Sıcak
Humar: Kumar
Gocuk: Parke
Hıllanğaç: Salıncak
Goşmak: Koşmak
Goz: Ceviz
Yemeni: Ayakkabı
Irado: Radyo
Cillet: Jilet
Fistan: Elbise
İvez: Sivrisinek
Darı: Mısır
Müttam: Tembel
Kepik: Yıkılmış
Culluk: Hindi
Çaput: Kumaş bez parçası
Tusmak: Küsmek
Motur: Traktör
Gıyık: Çuvaldız
Naylon: Plastik
Gabalak: Yetmemiş
Suvan: Soğan
Katık: Ayran
Lamba: Ampül
Teccel: Yaramaz
Baldırcan: Patlıcan
Tomatis: Domates
Garpuz: Karpuz
Gallep: Güvercin
|